Kedilerle oynayıp bunları düşünürken sebebini anlamadığı bir şekilde içindeki umut ışığının sönmeye başladığını hissetti. “Sanırım nihayet içimde büyüyen bu duygunun ne olduğunu anladım,” diye fısıldadı kedilere. “Bu duygu kötü değil, ama benim gibi insanın, bir ruhun hissetmemesi gereken bir şey.” Nehir’in 12 yaşına bastığı gün filizlenen umut köklerini geri çekiyordu. “İmkansız bir şey istiyorum,” diye düşündü. Artık Nehir’in onu göremeyeceğini kabullenmişti. “Ona söyleyemem. Söylesem bile, bunu ona yapmaya kıyamam. Ona bakmaya bile cesaret edemiyorum. Ben sadece bir park hayaletiyim. Keşke hissettiklerimi kağıda dökebilsem. Onun gelmediği günlerde, güneş hiç doğmuyor. Soğuk gecelerimde üşüyorum. Sadece bir kez, birine bunu anlatabilsem, belki bu yük hafifler.” Var olamamak ama yok da olamamak, bir canlıya verilebilecek en ağır cezaydı. Bu aydınlanmadan sonra Meriç’in bekleyecek bir şeyi kalmamıştı. Tek isteği, diğer ruhlarla birlikte olmak ve belki de ruhsal bir huzura ulaşmaktı.
Aynı gece, sokağın sessizliğini bir erkek sesi bozdu: “Nehir, lütfen bir dinle! Yanlış anladın!” Sokağın lambaları çoktan sönmüş, gece karanlığı tüm mahalleyi sarmıştı. Meriç, sokağın karşısında aceleyle gelen Nehir’i gördü; gözyaşlarına hakim olamadan her zamanki oturduğu banka doğru koşuyordu. Oturmadan önce, sesin geldiği yöne dönüp haykırdı: “Umut, sakın buraya adımını atma!” Sesi titriyordu, derin bir acı ve öfke içindeydi. Meriç, şaşkınlıkla bu Umut’un kim olduğunu ve Nehir gibi birini nasıl bu kadar incitebildiğini düşünüyordu. Gözlerini kısarak Umut’un siluetini seçmeye çalıştı, ama karanlıkta sadece belirsiz bir figür görebiliyordu. “Güzelim, Sude’yle aramda hiçbir şey yaşanmadı,” diye Umut’un sesi duyuldu. “Ben ona karşılık vermedim, yemin ederim!” Bu adamın Nehir’e neden “güzelim” diyordu? Bahsettikleri Sude’yi tanıyordu Meriç; Nehir’in yanında sık sık gördüğü, sessiz ve kendi halinde biriydi. Meriç, Sude’yi monoton ve Nehir’in diğer arkadaşlarına göre daha sıkıcı görse de bunun onun suçu olmadığını düşünürdü hep. Geçmişinde ne yaşadığını sorgular kendi kendini üzerdi. Nehir, derin bir nefes alarak acıyla konuştu: “Bitti Umut. İkiniz de rahat bırakın beni.” Bu sözler Meriç’in kafasını daha da karıştırmıştı. Sevdiği arkadaşına neden böyle bir şey dediğini anlayamıyordu. Herhangi biri anlayabilirdi ama o, burada olan biteni çözmek için fazla saf ve deneyimsizdi.
© Beyza Baudelaire 2024-09-01